Karşılaştığım bilge birine, 'Dünyadaki en büyük zenginlik nedir?' diye sormak geldi aklıma. Sordum; 'Umut.' diye cevap verdi.

Açıkçası bu tek kelimelik cevap beni biraz şaşırtmıştı. 'Neden ve nasıl?' diye sordum. 'Zenginlik' dedi, 'bizi aslında başka şeylere ulaştıran bir kaynaktır. Paran varsa bir arabaya ulaşabilirsin; sevgin varsa insanlara ulaşabilirsin, bilgin varsa sonuçlara ulaşabilirsin. Tanıdıkların varsa işlere ulaşabilirsin; yetkin varsa orduların, polis gücünün yönetme hakkına ulaşabilirsin. Sağlığın varsa vücudunu istediklerine doğru harekete geçirip onlara ulaştırabilirsin. İngilizce reach (ulaşmak) kelimesi ile rich (zengin) kelimesi de aynı kökten geliyor olabilir. Ne kadar çok şeye ulaşabiliyorsan, o kadar zenginsin. Bir ülkenin en zengin insanı ise, başbakan sayılabilir. Çünkü başkan ve başbakanların ülkenin tüm saraylarına, helikopterlerine, müzelerine, bilgilerine, ulaşım / erişim imkanı vardır. Bunlarla birlikte bilgi, sağlık, sevgi, para ve yetkiye hiç sahip olmasa da insan zengin olabilir ya da bunlara sahip olduktan sonra hepsini kaybetse de zengin olabilir.'

Daha bir merakla sordum: 'Öyleyse nedir zenginliğin kaynağı?' Bilge adam, ilk cevabına geri döndü: 'Umut.' Ümide sahip olan, bilgiye de, sevgiye de, paraya da ulaşmak için harekete geçebilir. Ümidi olmayan ise kılını bile kıpırdatmaz, yaşama enerjisi kalmamıştır. Hiçbir şey yapmaz. Yarın için bir beklentisi olmayan dünyanın ekonomik açıdan en zengin adamı ölmüş sayılabilir. Bununla birlikte 1 milyar dolar borcu olan, ama yarın için umudu olan insan, hâlâ büyük bir enerjiyle yaşıyordur ve bu enerji onu yarına ulaştıracaktır. Hiçbir şeyi olmayan, fakat öbür dünyada cennete gitmeye umudu olan bir insan dünyanın en zengin insanı sayılabilir. Çünkü bu umut onu doğru yoldaki nimetlere ulaştıracaktır. İki kolunu, iki bacağını bir kazada kaybetmiş bir insan düşün. Kimse böyle bir duruma düşmek istemez. Bu kişinin yarın için umudu varsa, yeni dostlar edinmek, sohbet etmek, konuşarak yazı yazabilen bir cihaz almak, kitap sayfalarını gözle çevirmek gibi bir umudu varsa o kişi hâlâ zengindir.'

'Umudunu kaybedenler ya da umudu zayıflamış insanlar için bir tavsiyen var mı?' diye sordum. Dedi ki: 'Umudun üç kardeşi vardır: Çaba, denemek ve ısrar etmek. Hiçbir çaba göstermeden sadece olmasını beklemek, umut etmek, istisnai birkaç durumun dışında hiçbir işe yaramaz. Hiç çalışmadan üniversite sınavını kazanmayı umanlar, hayal kırıklığına uğrayacaktır. Hiçbir kadına evlenme teklifi yapmayı denemeyenler, evlenemeyecektir. Israr etmek ya da kararlı olmak, taleplerimize karşılık aldığımız ret cevaplarına rağmen devam etmeyi içerir. Başkalarını incelediğimiz zaman, ısrarlı ve kararlı insanların umut ettiklerine ulaştıklarını görüyoruz. Bu insanlar, karşılaştıkları ret cevaplarına rağmen, umutlarını kaybetmeden yollarına devam ediyorlar. Umutları zayıflayanlar, umut ettiklerine ulaşanlara baksınlar. Bu onlara umut edilene ulaşılabildiğini gösterecek ve zayıflayan umutlarını pekiştirecektir. Ev alma umudu olan ve bir ev alabilen bir kişiyi gören başka bir ailenin kendilerinin de bir gün bunu başarabileceklerine olan inançları artabilir. Örnek almak ve düşünmek üzere başka insanların yaşamlarını incelemek yararlı bir alışkanlık olabilir.'