Zekanın çok çeşitli tanımları yapılmıştır. Genel olarak zeka, bireyin kavramlar ve algılar yardımı ile soyut ve somut nesneler arasında ilişki kurabilme, soyut düşünebilme, mantık yürütebilme, bu zihinsel olguları olumlu bir şekilde bir amaç doğrultusunda kullanabilme yetenekleri olarak tanımlanabilir. Kısaca bireyin yeni durumlara uyabilme yeteneğidir. Başka bir tanımda zeka, bireye kalıtımla gelen, merkezi sinir sisteminin görevlerini kapsayan, deneyimler, öğrenme ve çevrenin etkileri ile biçimlenen yetenekler bileşimidir. İnsan beyni devamlı olarak bir şeyler algılar ve bunları  gereksinim duyduğunda kullanmak üzere depolar. Biz buna 'öğrenme' diyoruz.

Öğrenme sürecinde insan beyninin değişik alanları görev yapmaktadır. İnsan beyninin bu bölgelerinin çalışması beynin işleyiş biçimidir. İnsanlar birbirlerinden farklı özelliklerle doğarlar. Hiçbir insan (özdeş ikizler hariç) kardeşte olsa özellikleri bakımından birbirine benzemez. Her insan da kendi özellikleri bakımından (kendi içinde) farklılıklar gösterir. İnsanın zekası da tek boyutlu değildir; aksine insan farklı derecelerde ve çeşitli zekalara sahiptir. Yani insan beyninin değişik bölgeleri, değişik şekilde çalışmaktadır, bazı bölgeler daha hızlı, bazı bölgeler daha yavaştır. İnsan beyninin bu farklı çalışma biçimleri ise çoklu zekayı oluşturmaktadır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan çoklu zeka kavramı teorisini, 1983 yılında Psikolog Howard Gardner ortaya atarak eskiden beri gelen zeka ile ilgili kavramları yıkmıştır.

Howard Gardner'e kadar, zekanın tek olduğu, ömür boyu değişmeyeceği veya zekanın doğuştan sabit olduğu ve çevrenin etkisiyle fazla değişiklik göstermesinin mümkün olmadığı düşünülüyordu. Gardner ise yedi tür zeka olduğunu ve bu yedi tür zekanın farklılıklar gösterdiğini ortaya atarak bu farklılıkların ve çeşitliliğin bireyin öğrenme biçimini, zayıf ve kuvvetli yönlerini, ilgi alanlarını belirlediğini öne sürmüştür. Bireysel ayrılıkların var olduğunun kabul edildiği eğitim sistemlerinde, her bireyin bireysel ayrılıkları göz önüne alınarak öğrencilerin ilgileri, yetenekleri, duyguları, sosyal yapıları, kuvvetli ve zayıf yönleri tanınır; bireyin kuvvetli olan yönlerinin daha da güçlendirilmesi ve her öğrencinin öğrenmesinin mümkün olduğu ortaya konmuştur. Gardner, ilk hedefte insanda yedi tür zeka olduğunu savunmuş, daha sonra sekizinci bir zekanın varlığını ortaya koymuştur. Yapılan çalışmalar insan zekasının daha çok çeşitlerinin ortaya çıkarılabileceğinin bir işaretidir.

 

Çoklu Zeka Çeşitleri

1.Sözel/Dilsel zeka: Bireyin dili iyi kullanma, iletişim kurma becerisidir.

2.Matematiksel/Mantıksal Zeka: Mantık ve sayılarla ilgili kavramları kavrayabilme, farklılıkları ayırt edebilme, araştırma ve karşılaştırma yapabilme, sebep sonuç ilişkilerinde akıl ve mantık yürütme yeteneğidir.

3.Bedensel/Kinestetik Zeka: Bedenin tamamının veya çeşitli bölümlerinin problem çözmede, bir üretim veya gösteri sırasında kullanılması ile ilgili becerisidir. Dans etme, atletizm, aktörlük, operatörlük gibi beceriler buna örnek gösterilebilir

4.İçsel zeka: Kişinin kendi güçlü ve zayıf yönlerini bilme ve içinde bulunduğu duygulara duyarlı olabilme yeteneğidir.

5.Görsel Zeka: Zihinsel modelleri kavrayabilme, resim ve şekillere ve üç boyutlu nesneleri kavrayabilme ve en küçük ayrıntılara kadar çizebilme yeteneğidir.

6.Müziksel/Ritmik Zeka: Sözsüz sesleri tanıyabilme ve kullanabilme yeteneği, beste yapma, ritim tutma yeteneğidir.

7.Kişiler arası zeka: Empati kurabilme, başkalarının duygu ve düşüncelerini kolayca anlayabilme yeteneğidir.

 

Çoklu Zeka Teorisinin Genel Prensipleri

 

1.Zeka tekil değil, çoğuldur. Tüm insanlar çok farklı zeka türlerine sahiptir.

2.Her birey aktif zekalara sahiptir, bu zekalar ona özeldir ve bireyin zekası aktif zekalarının karışımıdır.

3.Zeka her bireyde ve bireyin kendisinde de farklılıklar gösterir.

4.Tüm zeka çeşitleri dinamiktir.

5.Çoklu zeka tanımlanabilir.

6.Tüm zekalar geliştirilebilir. Her zekanın gelişimini kendi içinde değerlendirmek gerekir.

7.Her birey kendi zekasını tanıma ve geliştirme hakkına sahiptir.

8.Bir zekanın kullanılması sırasında diğer zekalardan faydalanılabilir.

9.Bireyin gelişim özellikleri, içinde yaşadığı çevresi, kalıtım yolu ile kazandıkları zekalarının gelişmesini etkiler.

10.Bireyde bulunan tüm zekalar bireyin kendisini geliştirmesi için birbirinden farklı ve bireye özeldir.

 

Bireyin gelişimini inceleyen bilimsel teoriler, çoklu zeka teorisini desteklemektedir. Yeni araştırmalar bireyde bulunan çoklu zeka sayısının artabileceğini savunmaktadır.

 

Çoklu zeka konusunda bilmemiz gereken önemli noktalar:

1. Zeka öğretilebilir.

2. Her bireyin zekası kendine özeldir.

3. Her bireyin güçlü ve zayıf zekaları vardır.

4. Bireyin zayıf zekaları güçlendirilebilir; güçlü zekaları daha da güçlü hale getirilebilir.

5. Birey, her yaptığı en basit iş ve davranışta çoklu zeka bölümlerini kullanır.

6. Bireyin hayatı sayısal ve sözel aktivitelerle sınırlandırılmayacak kadar çok renkli ve zengindir. Sadece bir zeka bölümü ile değerlendirilmemesi gerekir.

7. Tüm zekaların hayat boyu gelişmesi mümkündür.

Bireyler güçlü olan zeka bölümlerini daha yoğun kullanırlar, fakat diğer zekalarının gelişimi için de çaba harcadıklarında hayatlarını etkileyecek güzellikleri yakalayabilirler ve başarmanın mutluluğunu yaşama şansına sahip olabilirler.

Çoklu Zeka ve Öğrenme

İnsanların zekalarında farklılıklar olması demek, onların öğrenme hızlarının ve öğrenme biçimlerinin de farklı olması demektir. Thomas Jefferson 'Eşit olmayan insanlara eşit davranmaktan daha büyük eşitsizlik olmaz' diyerek bunu en güzel şekilde dile getirmiştir. İnsanların birbirleri ile ortak olan tek yönleri ise insan olmalarıdır. Ama her biri kendine özel ve tek olarak yaratılmıştır. İnsanlara eşit davranmanın yolu, onların eşit olmadıklarını kabul etmek ve onlara buna göre davranmak gerektiğini bilmekten geçmektedir. Öğrencilere eşit davranmak ise onların öğrenenler olarak birbirlerinden farklı ve her birinin özel olduklarının farkına varmaktır.

 

Bu fark nasıl anlaşılır?

1.Sınıfta bulunan bu çocuklar kimdir?

2.Gelişim özellikleri nasıldır?

3.Yetenekleri ve ilgi alanları nelerdir?

4.Öğrenme yönünden hangi alanları güçlü, hangi alanları daha zayıftır?

5.Aile yapıları ve yaşadıkları çevre özellikleri nelerdir?

6.Duygusal özellikleri nelerdir?

7.Sağlık durumları ve fiziksel özellikleri nelerdir?

8.Öğrenme sitilleri nasıldır?

Bu özelliklerin bilinmesi, öğrencilerin birbirlerinden farklı olduklarının fark edilmesi demektir. Öğrenciler, aynı takvim yaşında olmalarına rağmen cinsiyet, renk, boy ve kilo, ilgi, yetenek, öğrenme sitili, duygu ve düşünme biçimi, yaşadıkları aile, çevre ve kültürel değerleri, gelişim evreleri, sağlık özellikleri, tercihleri, hatta her birinin yaşam öyküleri yönüyle farklılıklar ve değişiklikler arz ederler. Bunun yanında bilinmesi gereken en önemli husus ise her birinin kendine has bir öğrenme kapasitesinin ve kendi içinde de güçlü ve zayıf yönlerinin olduğudur. Ayrıca öğrenen olarak her bir öğrencinin kendisini sınıf içerisinde güvende hissetmeye, başarabildiği kadarı ile başarıyı tatmaya, her birinin sevilmeye, kendini değerli hissetmeye, fark edilmeye ve kabul görmeye ihtiyacı vardır ki, bunlar insanın en doğal ihtiyaçlarıdır. İnsanlar, bu ihtiyaçları doyurulduğu ölçüde mutluluğu yakalayabilirler.

Öğrenme Türleri

Öğrenciler, her alanda olduğu gibi öğrenme türlerinde de birbirlerinden farklılık gösterir. Her öğrencinin kendine has bir öğrenme biçimi vardır ve dolayısıyla uygulanan her öğretim yöntemi tüm öğrenciler için etkili olmayabilir. Öğretmenler, her bir öğrencinin farklı öğrenme yaklaşımını kabullenip güçlü olduğu zeka türünü dikkate alarak çok daha kolay öğrenmesini sağlayabilirler.

Öğrenme türlerinde ki farklılıkların kabul edilmesi ise, her öğrencinin güçlü olduğu öğrenme yöntemiyle becerilerini geliştirmesine yardım edecek bir öğretim yaklaşımını da kabul etmek demektir. Burada önemli olan öğrencilerin öğrenme türlerinde duyusal tercihlerinin neler olduğunun ve bu tercihlerin öğrenmelerini nasıl etkilediğinin bilinmesidir.

 

Duyusal Tercihler Nedir?

1.Görsel: Bu tür bir zekaya sahip öğrencilerde en iyi öğrenme görerek öğrenmedir. Bu tür öğrenme yaklaşımına sahip olan öğrencilere anlatımdan çok göstererek öğretme etkili olur.

2.İşitsel: Bu tür zekaya sahip olan öğrenciler görsel yolla öğrenen öğrencilerin aksine işittiklerini daha kolay öğrendikleri için anlatım yolu ile öğretilenleri daha etkin olarak öğrenirler.

3.Devin-duyusal: Bu tür zekalara sahip olan öğrencilerde öğrenme dans ve vücut dilini kullanarak, oyun oynayarak, spor yaparak ya da yeni bir icat yaparak olmaktadır. Bunların daha etkin öğrenmelerini sağlamak için gösteri, rol oynama, mim, drama, gezi gözlemin kullanılması etkili olacaktır.

4.Dokunma:Dokunarak algılama yeteneği gelişmiş olan öğrenciler materyallere elleri ile dokunarak daha etkin öğrenmektedirler.

 

Araştırmacılar, duyusal tercihlerin öğrenmenin sadece bir boyutu olduğunu, bunun dışında,

1.Öğrenme ortamının ses düzeyi,

2.Işık alma durumu,

3.Ortamın ısısı,

4.Öğrencilerin oturma düzeni,

5.Öğrenme ortamında ki hareketlilik,

6.Oluşturulan grubun büyüklüğü ya da küçüklüğü,

7.Uygulanan öğrenme etkinliğinin türü,

8.Öğrenme esnasında öğrencilerin belirlenen zamana uyup uyamama, yeme içmeye ihtiyaç duyma, gezinme gibi kişisel tercihleri,

9.Öğrencilerin zaman tercihleri gibi pek çok başka etken de olduğunu ifade etmişlerdir.

Öğrenme türlerini öğrencilerin beyinlerini kullanış şekilleri de etkiler.

 

Bazı öğrencilerin; beyinlerinin sağ lopunu bazılarının da sol lopunu kullandıkları tespit edilmiştir. Bilim adamları beyinlerinin sağ lopunu kullanan kişilerin öğrenmeyi; bütünden parçaya doğru kavradıkları, tümdengelimci bir anlayışa sahip olduklarını ve bu yolla daha etkin bir öğrenme gerçekleştirdiklerini, beyinlerinin sol lopunu kullanan kişilerin ise parçadan bütüne ulaşarak daha kolay bir öğrenme gerçekleştirdiklerini tümevarımcı bir anlayışa sahip olduklarını ortaya koymuşlardır.

 

Beyinlerinin sağ lopunu kullananların kurallardan ve kalıplardan hoşlanmadıkları, sol lopunu kullananların ise geleneksel düzendeki sınıfları, yapı ve kalıpları tercih ettikleri görülmektedir. Etkili bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğretmenlerin de öğrenme türlerinin bilinmesi gerekir.

 

Öğretmenlerin kendi öğrenme türünde öğrenen öğrencilerle daha kolay iletişim kurduğu ve o öğrencilerle daha rahat çalıştığı da bir gerçektir. Arzulanan eğitimde, her öğrencinin öğrenme profilinin çıkarılması ve öğrencilere has öğrenme ortamlarının hazırlanması hedeflenmektedir.

 

Öğrenme ortamları hazırlanırken öğretmenlerin; öğrenme türlerinden birinin diğerine göre üstünlüğünün olmadığını, sadece farklılığının olduğunu, her öğrenme türünün ilgili zeka sınırlarını ilgilendirdiğini, bazı öğrenme türlerinin zorlamalara karşı koyarak değişiklik istemediğini bilmesi ve uygun ortam ve çözüm üretebilmek için öğrencilerinin bireysel farklılıklarını kabul etmesi ve anlaması gerekir.

 

Öğretmenler, sınıfta uygun öğrenme ortamlarını zenginleştirmek ve çeşitlendirmek için;

1.Farklı grup seçenekleri oluşturma,

2.Öğrencilerin hareket etmelerine imkan verme,

3.Öğrenme materyalleri ile etkileşim sağlama,

4.Sözlü açıklamalar,

5.Planlanmış ve planlanmamış etkinlikler,

6.Görsel kaynaklar,

7.Değişik oturma şekilleri,

8.Farklı ışıklandırma ve

9.Ses yöntemleri

kullanmak, suretiyle onların arzu ettikleri ve daha rahat bir şekilde öğrenmelerine imkan sağlayabilir.

 

Öğretmenin öğrencilerine öğrenme türlerinin neler olduğunu anlatması gerekir. Öğrencilerin kendilerinin hangi öğrenme türüne sahip olduklarını bilmeleri ise kendi ilgi ve yeteneklerini, hangi alanda daha iyi olduklarını bilmeleri için önemlidir. Asıl önemli olan ise, onun birey olduğunun farkına varılarak duygusal ve sosyal gelişimini sağlıklı bir şekilde yapabilmesi için uygun öğrenme ortamları hazırlamak ve iyi bir vatandaş olarak yetişmelerini sağlamaktır.