Çocuklarınız lider olsun ister miydiniz? Bir şirkete genel müdür, önemli bir derneğe başkan, üniversitede önemli bir hoca, bir milletvekili olsun ister miydiniz? Herhalde birçoklarının bu soruya vereceği cevap "evet"tir. Peki çocuklarımızı geleceğe en iyi nasıl hazırlarız? Özellikle ilkokul çağından itibaren çocuklar kendileriyle ilgili konularda karar almak durumunda kaldıklarında ciddi ciddi düşünüyorlar.

Örneğin, çocuk okula servisle gitmek zorunda bile olsa, ona "Servisle mi gitmek istersin, yoksa yürüyerek mi okula gitmek istersin?" diye sorduğumuzda, okul eğer yürünemeyecek kadar uzak bir yerdeyse çocuk "servisle gitmek isterim" diyecektir. Sonuçta değişen bir şey olmayacaktır. Ama çocuk, kendi kararını kendisi vermiş olacak ve karar alma gücü gelişmiş olacaktır. Bir restorana gittiğimizde birçok baba, çocuklarına "ne yemek istersiniz?" diye sormadan onlar adına sipariş verir. Böyle yaptığımızda ise çocuk yemeğini bile seçmekten aciz bir insan konumuna düşer. Çocuklarımız derslerinde başarılı olmadığında doğrudan onlara özel hoca tutmak yerine, çocuğumuza kızmadan sormalıyız. "Derslerinde nasıl başarılı olursun?" diye, eğer dershane ya da özel hoca da isteyecekse bunu kendisi talep etmelidir. Aksi takdirde onun problemini anne-babası çözmüş olacaktır. Halbuki kendi ayakları üstünde durabilen insanlar, problemlerini kendileri çözebilen insanlardır.

Okullarda çocukların birçoğunun derslerde düşük olmasının temel nedenlerinden biri, çocuğun merak duygusunu kaşımayan bir yapı olmasıdır. Merak eden bir insan, sorusunun cevabını bulmak için Çin'e bile gider, dağa tırmanır, mağaralara iner, kitaplar okur, araştırır ve öğrenir. Okullarımızdaki derslerde sorusu olmayan cevaplar öğretiliyor. Türkiye'nin 81 ili olduğunu öğretiyoruz. Ama çocuğa 'neden Türkiye'de 81 il var?' diye soracak olursak çocuk düşünmeye ve merak etmeye başlar. Fizik dersinde, çocuklara 'bir insan bataklıkta nasıl batmadan durabilir?' diye soracak olursak, akışkanlarda çivi gibi dik duran cisimlerin battığını, ama yatay duran cisimlerin ağırlıklarının yüzeyde dağılarak yüzdüğünü keşfedeceklerdir. Çocuklarımızın merak duygusunu kaşıyan sorular ve deneyler, çocuklarımızın öğrenme kanallarını açmaktadır. Bir de yetişkinlerle çocukların ortak yönlerinden bir tanesi, her iki grubun da daha çok yaparak öğrenmesidir. Yaparak öğrenmenin iki sonucu vardır. Birincisi yaparak öğrendiğimizde bilgi içselleşir ve unutulmaz. İkincisi de bir şeyleri yapıp başardığımız için kendimize olan güvenimiz artar. Ben oğlumla teleskop, güneş saati, uçan balon ve daha birçok sıra dışı alet ve cismi ev şartlarında yaptım. İkimizin de nasıl bir merakla çalıştığımızı ve proje başarıya ulaşınca nasıl sevindiğimizi anlatamam. Merakla başlayan projeler, sadece insanı öğrenmeye itmiyor; aynı zamanda keyif veriyor.

Çocukların kendini yetiştirmelerinde çok önemli bir başka şey de zamanı etkili kullanmaktır. Birçok yetişkin ile çocuğun bir başka ortak yanı, başladıklarını bitirememeleri ya da yarım bırakmalarıdır. İnsanların yaşamları, yarım kalmış işler ve kitaplar deposudur. Zamanı etkili kullanmak, çok önemli ölçüde nefsimize hakim olmakla ilgilidir. Televizyon izlemek yerine kendimizi kitap okumaya/ödevimizi yapmaya verebildiğimizde zamanı etkili kullanıyor sayılırız. Dolayısıyla etkili zaman kullanımı, azmin ve nefis kontrolünün bir sonucudur.