Çocuklardan yetişkinlere 9 mutluluk sırrı

Çocuklardan keşfettikleri mutluluk sırları yetişkinlerinkine göre daha gerçekçidir. Tıpkı haberin gerçeği gibi mutluluğun gerçeğini de size onlar gösterebilir...

Mutluluk yazarı olarak bilinen yazar, mutluluğun sırrını aramak için nice yollar kat etmişti. Ülkeler gezmiş, her ülkenin önce gelen insanları ile mutluluğun sırrı üzerine görüşmeler yapmıştı. Mutsuz insanlardan mutluluk sırrı devşirmeye başlayan yazarın çabası gördüğü bir rüya ile son bulmuştu. Riyasındaki Mısırlı bilge ona mutluluğu yakınlarda, yani çocuklarda araması gerektiğini tembihlemişti. Bunun üzerine yazar, çalışmalarını çocuklar üzerinde yoğunlaştırmaya karar verdi. Bölgenin meşhur okullarında 6 ay süreyle gözlemler yaptı. Çocuklardan keşfettikleri mutluluk sırları yetişkinlerdekine göre daha gerçekçiydi. Şimdi rahatlamıştı. Gözlemleri bittikten sonra eline kağıt kalemi aldı ve yazacağı kitabın temel maddelerini özetledi.

Affet, Rahat Et!

Çocukları incelediğimizde ilk fark edeceğimiz gerçek, onların çok kolay bir şekilde affedici olmalarıdır. Arkadaşlarına, öğretmenlerine annelerine küsseler bile bir süre sonra ufacık bir gülümseme ile barışabilirler. Biz yetişkinler ise çoğu zaman kinimizi içimizde biriktiriyoruz. ‘Affettim’ dediğimiz kişiyi aslında zihnimizde affetmiyoruz. Bu durum içimizde ve zihnimizde olumsuzlukları biriktiriyor. Bu yük bizi mutsuz ediyor. Öyleyse mutlu olmak için gönlümüzün geniş, affediciliğimizin bol olması gerekiyor. Art niyet içermediği belli olan bütün hataları hemen affedebiliriz mesela.       

Küçük Şeylerle Mutlu Ol          

Çocukların mutlu olması için küçük bir oyuncağın ve şekerin yettiğini görürüz. Dışarı çıktıklarında gördükleri bir kedi, yerde zıplayarak ilerleyen bir serçe, küçücük bir su birikintisi.. onları mutlu edebiliyor. Hatta hiçbir sebep yokken bile mutlu olabiliyor çocuklar. Ne var ki yetişkinler, koca koca evlere, lüks arabalara, her türlü teknolojik imkanlara sahip olmalarına rağmen mutlu olamıyor. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenebiliriz aslında. Şu an bu yazıyı okurken çevrenize bir bakın. Sizi mutlu edecek küçük bir ayrıntı mutlaka göreceksiniz. Güzel günleri hatırlatan bir müzik parçası, köşede sessizce duran bir çiçek, geçmişe ait bir resim, bir kartvizit, bir mesaj, bir renk…    

Geçmiş Geçti, Ana Odaklan!

Çocuklar geçmişte yaşanan hiçbir olumsuz olayı günümüze taşımıyorlar. Bir sene önceki mutsuzlukları o anın mutluluğunu zedelemiyor. Geçmişi sanki tamamen siliyorlar. Kısacası onlar geçmişin dertleriyle bugünün keyiflerini baltalamaya yanaşmıyorlar. Yetişkinler ise bir türlü geçmişten sıyrılamıyorlar. Geçmişin elemi onların şimdiki lezzetlerini hırpalıyor. Mutlu olabilmek için geçmiş geçmiştir deyip yaşadığımız ana dikkatimizi vermemiz gerekiyor. Bir anlık da olsa geçmişin acılarını ve gelecek kaygılarını atalım zihnimizden. Çünkü geçmişin acıları zaten geçti. Gelecek ise gelmedi. Öyleyse bu gününüz önemli. Bu gün içinde de bizi mutlu edecek birçok şey bulabiliriz.             

Sev, Sevil!

Çocuklar karşılıksız bir şekilde seviyor. Kolay affediyor, hemen gülüyor. Sevmek için bir ön şartları yok. Onların bu halleri doyasıya sevilmelerini sağlıyor. Yetişkinler öyle mi? Sevmek için öne sürdükleri o kadar çok şart var ki? Standartları o kadar yüksek ki? Bu durum, onları sevgiden mahrum ediyor. Az sevince ve sevilince mutluluğun ibresi de otomatik olarak düşüyor. Bunun yerine belki Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü” sözünün rehber edinen bir anlayış getirmek gerekiyor. Sevmek için, muhatabımızın aynı milliyetten, aynı takımdan, aynı şehirden, aynı partiden, aynı inanıştan olmasına gerek yok. Bizi yaratan, ona da değer verip yarattıysa, onu besliyorsa -ve o kişi ihanet ve art niyet içinde değilse- o kişi sevilir. Mevlana gibi demek gerekiyor belki “Ne olursan ol gel, emin ol sevileceksin”

Hayal Dünyanı Geniş Tut

Çocuklar gerçek dünyada mutlu olamadıklarında hemen bir odanın kapısını açıp o odada mutlu olabiliyorlar. Bu oda ise hayal odası. Onların hayal odalarından mutluluk senaryoları, oyunları var. Biz yetişkinlerin hayal odaları ya yok yada çok küçük. Oraya pek girmiyoruz. Girsek de bütün odalarımız karamsar senaryolarla dolu. “Ya başaramazsam, ya kazanamazsam, ya başıma kötü bir şey gelirse” gibi kaygılarla dolu hayal odamız. Mutluluk için biz yetişkinlerin kendimize yeni hayal odaları inşa etmemiz gerekiyor. İçinde güzel hayallerin olduğu, sevdiklerimizle mutlu olduğumuz odalar. Gerçek hayat bizi sıktığında kapıya açıp içeri girmeli ve biz de çocuklar gibi mutlu olabilmeliyiz.     

Maskelerden Kurtul, Kendin Ol!

Küçük çocuklar maskesiz yaşıyorlar. Oldukları gibiler. Ne düşünüyorlarsa onu söylüyorlar. Yapmacık hareketleri yok. Bu nedenle rahatlar. Kasıntı tavırları yok. Bilmeden Hz. Mevlânâ’nın yolundan gidiyor, “oldukları gibi görünüyorlar.” Oldukları gibi göründükleri için içsel bir huzursuzluk yaşamıyorlar. Kendileri gibi oldukları için oldukça rahatlar. Biz yetişkinler ise maskelerle yaşıyoruz. Olduğumuz gibi değil, olmamız gerektiği gibi davranıyoruz. Her ortama uygun bir maskemiz var. İçimizi dışımıza yansıtmıyoruz. Kendimiz olamamak, başkalarının beklentisine göre yaşamak bizde mutsuzluğa neden oluyor. Bu konuda da çocuklarımızdan öğreneceğimiz çok şey var.           

Sürekli Meşgul Ol

Çocukların boş boş oturduğunu göremezsiniz. Onların gündeminde boşluk, boş vakit geçirme yoktur. Devamlı bir iş üzeredirler. Sürekli hareket ve iş halinde olmaları onlara mutluluk verir. Çünkü harekette, bereket ve mutluluk vardır. Günümüz terapileri içinde iş-uğraş terapisi vardır. Osmanlı’da akıl hastalıklarının tedavisinde sepet ördürme, bir işle meşgul etme mühim bir yer tutar. Çünkü insanın mutluluğunu elinden alan şeylerden biri de boş zamanlarda düşündükleri ve hayal ettikleridir. Boş zamanlarda olumsuz fikirler insanın zihnine üşüşür, geçmişin acı anıları yeniden yaşanır, şüpheler zihni kemirmeye başlar. Sürekli bir iş üzerine olmak sanırım çocuklardan öğrenebileceğimiz bir diğer mutluluk sırrı. Âyette de öyle buyrulmamış mı? “Boş kaldın mı, bir başka iş ile yorul.” (İnşirah, 7)    

Doğa ile İrtibat Kur

Çocuklar küçüklüklerinden bu yana doğa ile irtibat halindeler. Yerde yürüyen bir karınca, uçan bir kelebek hemen dikkatlerini çekiyor. Açan bir çiçek, onları mutlu edebiliyor. Bir kedi gördüklerinde seviniyorlar. Ay dedeyi izlerken, keyif alabiliyorlar. Yağmur yağdığında “Yağmur yağıyor” şarkısı ile neşeleniyorlar. Kısacası içinde doğdukları doğa ile irtibatları ve ilişkileri sayesinde, doğal güzellikleri fark edip keyif alabiliyorlar. Bizler ise doğa ile olan iletişimimiz çoktan kesmişiz. Baharda açan çiçekleri kaçımız fark etti? Bir bahar yağmuru altında yürüyenimiz oldu mu? Gecenin karanlığında kaçımız, yıldızları ve ayı izledi?    

Oyun Oyna!

Küçük çocukları mutlu eden diğer bir neden de oyunlardır. Oyun onlara mutluluk verir. Modern dünya biz büyüklerin elinden oyunlarımızı aldı. Bu nedenle yeteri kadar mutlu olamıyoruz. Halbuki oyun sadece çocuklar için değil bizim için de bir ihtiyaç. Düğünlerde oyun yapmak bizim geleneğimizde var. Cirit, güreş bir yetişkin oyunu. Mutluluk için tekrar oyunlara dönmemiz gerekiyor. Bizi kandıran modern hayat, elimizden saf, temiz güzelim oyunlarımızı aldı ve bize kirli şans oyunları ile kumar oyunlarını verdi. Bu oyunlar ise mutluluk değil, kaygı veriyor. Ruhumuzu parlatmak yerine köreltiyor. Akşamları televizyon ve bilgisayara değil arkadaşlarla belki eşimizle birlikte oynayacağımız oyunlara ihtiyacımız var.         

Bu dokuz esası belirleyen yazar, başlıklar halinde kitabın ana şemasını oluşturduktan sonra, kitabın ismi üzerine düşünmeye başladı. Acaba bu önemli kitabın adı ne olmalıydı?