Sosyal hayatımızdaki bazı değer yargılarının değişmesi hepimiz tarafından gözlenen bir gerçekliktir. Bu değişime örnek olarak, kazanılan başarıların nasıl kazanıldığına değer veren, kişisel çabanın ve azmin başarıya ulaşmasını önemseyen ve sonucun topluma yararlı olmasını gözeten ‘üretim değerleri'nin, yerini giderek ‘tüketim değerleri'ne bırakması verilebilir.

Üretim değerleri çalışmayı, disiplini ve işe sadakati öngörmektedir. Değerli olanlar, güç koşullara karşın çalışarak başarı kazanan örneklerdir. Yeni oluşan tüketim değerleri ise daha çok paraya ve mala sahip olmayı, bu üstünlüğü herkese kanıtlamayı öngörmektedir. Artık günümüzde marka cep telefonuna, ayakkabı v.s sahip olmak başlı başına bir değer olmuştur.

Değişen değer yargıları ve yaşam koşulları sonucu tüketim çağında yetişen çocuk ve gençler, her şeye sahip olmak için neden beklemek gerektiğini anlayamaz duruma gelmiştir. Bir an önce tüketim değerlerine kavuşmalı, kullanmalı, bunları göstermeli ve değer kazanmalıdır. Değişen değer yargılarının çocuk ve ergenler üzerinde olumsuz etkileri giderek daha belirgin hale gelmektedir.

Lise, üniversite, yüksek lisans, derken gencin yaşamının önemli bir bölümü üretici olmadan geçmektedir. Bu süre içinde tüketici olarak yaşamak zorunda kalan ergenler, yaşama katılmanın tüketimle olacağını öğrenmeye başlarlar.

İşte bu noktada anne babaların değer yargılarının üretime mi, yoksa tüketime mi dönük olduğu çok önem taşımaktadır. Çünkü çocuğun parayla ilişkisi bu değerlerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Üretime değer veren anne babaların çocukları, tüketim değerinin toplumda giderek hakim olmasına rağmen üretime daha çok değer veren bireyler olabilmektedir.


Üretim değerlerinin kazanılmasında önem taşıyan anne baba tutumu, para harcama ve parayı değerlendirme alışkanlığının kazanılmasını da etkiler.

Her istediğini elde eden çocuk mutsuz olur. Diğer yandan hiçbir istediğini elde edemeyen çocuk mahrumiyet ve öfke yaşar. Bu nedenle pek çok anne baba, çocuğunun her gördüğünü alamayacağını öğrenmesini ve böyle bir bilinci kazanmasını ister.Çocukların isteklerini sıraya koymasına, elindeki kaynağı isteklerine uygun bir şekilde harcamasını öğrenmesine önem verir. Ayrıca mahrumiyet yaşamamasını ister.

Küçük yaşlardan başlayarak istediklerinin alınabilmesi için para gerektiğini öğrenen çocuk, okul öncesi dönemde paranın miktarını anlayamaz. Onun için bir lira,bin lira gibi kavramlar yoktur. Üç dört yaşından itibaren çocuğa para anlatılmalı ve yaşı büyüdükçe paranın miktarını öğrenmesi sağlanmalıdır. Çünkü yedi sekiz yaşlarına çocuğun parayı öğrenmesi ve para hesabı yapması beklenir. Çocuğun parayı öğrenmesi için yapılması gerekenler aşağıda vurgulanmıştır;

* Çocuğun parayla tanışması ve kullanması harçlığı sayesinde olur. Bu nedenle çocuklara çocuklara belli bir miktarda harçlık verilebilir.

* Başlangıçta onunla birlikte,bu parayla ne yapmak istediği konuşulabilir. Önerilerde bulunup,yönlendirme yapabilirsiniz.

* Alışverişlerde bazı ödemeleri çocuğun yapmasına ve para üstü almasına fırsat vermek parayı öğrenmesinde etkili bir yöntemdir.

* Eline verdiğiniz paranın yettiği kadarıyla alışveriş etmesini sağlamak, nelere gücünün yetip nelere yetmediğini öğrenmesini kolaylaştırır.


Çocuğa harçlık vermenin önemi;

* Miktarı az olsa bile verilen harçlık, çocuğun hem bağımsız olmasını hem de sorumluluk almayı öğrenmesini sağlar.

* Aldığı düzenli harçlık sayesinde çocuk parayı kullanmasını öğrenir. Kendisine ait olan parayı idare etme becerisi kazanır.

* Nasıl harcaması gerektiği konusunda karar verdiği için hem çok yönlü düşünme hem de karar becerisini geliştirir.

* Başkalarının harçlığına ve malına saygı göstermeyi öğrenir.

* İsteklerini sıraya koymasını,ertelemesini ve zaman içinde harçlık miktarıyla almak istedikleri arasında denge kurmasını öğrenir.

Çocuğun parayla ilişkisini sağlıklı kılmak için dikkat edilmesi gereken noktalar;

* Anne babanın parayla ilişkisi ve paraya verdiği değer çocuklarının parayla ilişkisinde belirleyicidir. "Emek karşılığı elde edilen para değerlidir" anlayışına sahip olan ve bunu yaşamına yansıtan anne babaların çocukları da bu anlayışı kazanır.

* Paradan çok çabaya değer veren anne babalar, çocuklarına yapılan bir işte elde edilecek paranın, işle ilgili harcanan emekten daha değerli olmadığını, sonuç ne olursa olsun çabanın yerini hiçbir şeyin tutmayacağını öğretmiş olur.

* Harçlık çocuğun okuldaki başarısı ya da evde yaptığı işlerle ilişkili olmamalıdır. Benzer şekilde bir ceza olarak da kullanılmamalıdır. Çünkü cezalandırmak istenildiğinde harçlığını kesmek, + ödüllendirilmek istendiğinde arttırmak işlevsel değildir. Çocuklarının istedikleri şeyleri yapmaları için para ve özel ödüller teklif eden anne babalar, çocuklarına işbirliği ve sorumluluk almayı öğrettiklerine inanırlar. Aslında öğrettikleri "karşılığında para ödenen işlerin yapmaya değer" olduğudur. Bu nedenle çocuklara verilecek ödül ve cezalar harçlıktan bağımsız tutulmalıdır.

* Anne babaların zaman zaman yaptıkları yanlışlardan bir diğeri de, bir şey isteyen çocuğu geri çevirmek için param yok demeleridir. Bu bazen gerçek olabilir. Yani çocuğunuzun istediği bir şeyi siz de doğru buluyor, almak istiyor, ancak o anki maddi sıkıntı nedeniyle yapamıyor olabilirsiniz. Bu durumda çocuğa bazı şeyler almak için para olması gerektiği uygun bir dille anlatılmalıdır. Ama alınması istenen şeyi almak istemiyor ya da alınmasını uygun bulmuyorsanız ve ‘param yok' diyerek bunu ifade ediyorsanız doru olmayan bir yol izliyorsunuz demektir.

* Harçlık miktarı ne çok fazla, ne de az olmalıdır.

* Harçlık miktarı çocukla beraber belirlenmelidir.

* Belirlenen harçlık miktarı çocuğun gelişim dönemine uygun olmalıdır. Çocuğun yaşı, koşulları ve gereksinimleri düşünülerek hesaplanmalıdır.

* Anne babalar çocuklarına kumbara alabilir. Giderek kullanımı azalan kumbaralar çocuğun harçlığının tümünü harcamaması gerektiğini anlatan bir simgedir. Küçük yaşlardan itibaren parasının bir kısmını kumbarasına koymak, çocuğa sorumluluk yükler, parasını daha idareli kullanmasını sağlar ve sürekli tüketime dönük yaşamasını engeller.

* Çocuk aldığı harçlığı hiç harcamadan hepsini biriktirebilir ya da tam tersi yaparak hepsini harcayabilir. Her iki durumda da müdahaleci olmadan tecrübe kazanmasına izin vermek gerekir.Çocuğun bu davranışlarından yola çıkarak cimri ya da müsrif birisi olacağı sonucuna varılamaz.