Çocuğunuza 'öğrenilmiş çaresizlik' duygusunu yaşatmayın

Pirenin birini bilim adamları alıp beş santim yüksekliği olan cam bir kabın için koymuşlar

Pirenin birini bilim adamları alıp beş santim yüksekliği olan cam bir kabın için koymuşlar. Pire normalde çok daha fazla sıçrayabilecekken her sıçrayışın beşinci santimetresinde camın üst kısmına çarpıp tekrar yere düşmüş.

Bunu defalarca denemiş ve her seferinde 5. santimetrede çarpıp düşmüş. En sonunda başı belaya girmeden, sağa sola çarpmadan ilerlemek için beş santimetreden fazla sıçramaması gerektiğini öğrenmiş. Pireyi camın dışarısına çıkarmışlar ama pire bir daha beş santimetreden fazla sıçramaz olmuş. Yani bilimsel tabiri ile "öğrenilmiş çaresizlik" geliştirmiş.

Çocuklarımız da defalarca deneyip başarısız oldukları konularda belli bir zaman sonra öğrenilmiş çaresizlik geliştiriyor ve deneyip başarısız olmayı göze almaktansa hiç denememeyi tercih eder duruma geliyorlar. Çocuklarımızın öğrenilmiş çaresizlik duygusunu geliştirmemeleri için anne-babaya ve öğretmenlere büyük görev düşüyor. Öğretmenler sınıf içindeki dengeleri iyi ayarlamalı, sınıf içinde herkese bildiği düzeyde cevaplayabileceği sorular sormalıdır. Öğretmen öğrencisine hiçbir zaman onu köşeye sıkıştırmak için soru sormamalı. En kötü öğrenciye bile onun bileceği sorular sorduğunuzda çocuğu derse kazandırmış olursunuz.

Anne-baba, çocuğuna "Ne kadar beceriksizsin!" derken bir daha düşünmeli, ona boyunu aşan başaramayacağı baştan belli olan görevler verirken bunu aklının süzgecinden bir kez daha geçirmelidir. Başarabileceği küçük adımlarla hareket edilirse sonundaki büyük işi de başaracaktır. Ancak çocuğa direkt olarak boyundan büyük hedefi gösterirseniz, başaramamaları sonucunda öğrenilmiş çaresizlik geliştirecektir.

Her çocuğun zekâsının farklı yönleri daha güçlü olabilir. Bizim toplumumuzda genellikle sayısal zekâsı önde olan çocuklar zeki kabul edilirler. Sözel zekâsı ön planda olan ise kendini gösterme şansı bulamaz. Karnede ilk bakılan notların başında matematik gelir. Baba, matematiğe bakar ve kızına dönüp der ki; "Bu ne böyle... Matematiğin 3, fen ve teknoloji 2 gelmiş." Çocuk mahcup bir ifade ile: "Ama baba baksana Türkçe, sosyal bilgiler vs. hepsi beş."

Baba, "Bak bi de cevap veriyor." diyerek çocuğu azarlar. Çocuğu anlamayan baba, babalık vazifesini yaptığını düşünür. Belki o çocuk büyük bir yazar olacaktı, belki o çocuk sosyolog veya psikolog olacaktı ama babası sırf sayısal alanla ilgilendiği için çocuğunun bu yöndeki yeteneğini göremedi ve belki de çocuğun hayat bulacak yeteneklerinin körelmesine neden oldu.

Dersleri zayıf olan çocuklarımızın notlarından çok çalışıp çalışmadığı ile ilgilenin. Onun umudunu, "Zaten senin bir şey olacağın yok." gibi sözlerle kırmayın. Çalıştığı zamanlar onu destekleyici ve cesaretlendirici sözler söyleyin. Gelecekten ve onu neden okutmak istediğiniz konusunda onunla konuşun. Bu konuşmalar tek taraflı vaaz verme şeklinde olmasın. Karşılıklı diyalog olursa o zaman bir yerlere varabilirsiniz.