Fatih'in zekası

Bilindiği gibi fatih, genç yaşta padişah olmuştur. Bir gün bir sefere gidilecekken ordunun başında babasının olmasını ister. Fatih'in maksadı babasının ilminden ve tecrübesinden yararlanmaktır. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Ancak fatih babasının elini kolunu bağlayan şu sözleri sar eder:

? Eğer sen padişahsan geç ordunun başına. Yok, eğer ben padişahsam emrediyorum ordunun başına geçeceksin!

Babası sultan murat, başka çare bulamaz ve orduya komutanlık yapar.

***

Osman yüksel serdengeçti'nin milletvekili olduğu yıllardır. Bir gün meclis kürsüsünde, kendisine lâf atan vekillere dayanamaz ve:

? Bu meclistekilerin yarısı eşektir! der ve iner kürsüden.

Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve keskin zekâsını gösteren ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:

? Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!

***

Yıllarca Kayserililer ile Ermeniler birlikte yaşamışlardır. Birbirleriyle sıkı münasebetlerinin fazla olduğu yıllarda, bir Kayserili, Ermeni arkadaşından borç para ister. Ermeni arkadaşı ne zaman ödeyeceğini sorar. Kayserili:

?  ?u Erciyes Dağı'nın karı eriyince borcumu öderim.

Ermeni, bir yıl bekler. Kayseriliden ses yoktur. Gider yanına ve alacağını ister. Kayserili, Erciyes'i gösterir ve daha üzerinde kar olduğunu söyler. Bir süre sonra Ermeni, Kayserilinin oyununa geldiğini anlar. Bunu içine sindiremez. Artık karar vermiştir ve o da bir başka Kayseriliyi kandıracaktır. Gider bir arkadaşına ve borç ister. Kayserili ne zaman ödeyeceğini sorar ve o da aynı cevabı verir:

? Erciyes'in karı eriyince

"Pekiyi" der Kayserili. Aradan bir yıl geçer ve Kayserili hemşerim alacağını istemek için Ermeni'ye gider. Ermeni vatandaşımız bu durumu beklediği için çok rahat bir tavırla Erciyes'i gösterir ve hâlâ karın erimediğini söyler. Kayserilinin de cevabı hazırdır:

? O gördüğün kar, bu yılın karı. Geçen yılın karı çoktaaaan eridi

Ermeni ne yapacağını şaşırır ve çaresiz borcunu öder.

***

Kral'ın yarışması

Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açtı. "işte bu yalan," diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vaat etti. Yalancılar akın akın saraya gelip yalanlarını söylediler, fakat yalanlar ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep, "olabilir, niye olmasın ..." gibi cevaplar veriyordu. Böylece hem eğleniyor, hem de bir küp altından olmuyordu.

Derken kahramanımız elinde boş bir küple huzura çıktı ve konuştu:

?  Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı, ancak o günlerde hazinede yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp altın borç aldı ve 'bu borcumu torunum torununa ödeyecek,' diye söz verdi. ?imdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için buraya geldim.

 

Kral, "işte bu kuyruklu bir yalan!" deyince adam, "o halde ödülümü alayım," dedi.

Kral, "ımm şeyy doğru da olabilir" deyince adam, "o halde borcunuzu ödeyin" dedi

Nasreddin Hoca

Nasreddin hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:

? Kaç akçe şu heybe muhterem?

? 2 akçe hocam.

?  Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:

? Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.

Hoca sinirlenir:

?  Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin!

***

Bir annenin elinden çocuğunu kapan timsah, ?çocuğa ne yapacağımı bilirsen, sana yavrunu geri veririm? der. Anne, timsaha çocuğunu yiyeceğini söyler, böylelikle çocuğunu kurtarır.

?öyle ki, timsah çocuğu yiyecekse anne timsahın ne yapacağını bilmiş olacak ve timsah çocuğu teslim edecek ancak çocuk teslim edilince anne timsahın ne yapacağını bilememiş olacak;

Timsah çocuğu yemeyecekse anne bilemediğinden çocuğu yiyecek ama o zaman anne timsahın yapacağının bilmiş olacak ve bu yüzden yememesi gerekecek.

Kısaca, bu iki durumda da timsah çocuğu ne yiyebilir ne de yiyemez.

***

Günün birinde yolumuz bir köye düştü. Ama bu köy öyle sanıldığı gibi bir köy değil. Herkesin kendine göre bir özelliği var. Ve bu insanlardan ikisi bizi köyün girişindeki köprünün başında bekliyor. Burada iki köprü var. Biri köye gidiyor diğeri ise gitmiyor. Ve adamlara soruyoruz:

Köye giden köprü hangisi¿

1. Adam: Ben her zaman doğru söylerim. Bu köprü köye gider.

2. Adam: Ben her zaman yalan söylerim. Arkadaşımın gösterdiği köprü köye gider.

Acaba hangisi yalancı?

***

Sanço panço, baratania adasının yöneticisidir. Adaya gelenler niye geldiklerini belirtmek zorundadır. Eğer doğruyu söylerlerse serbest kalacaklar, yalan söylerlerse asılacaklardır. Günün birinde bir yolcu gelir ve "ben asılmak için buradayım". Der. Sanço ne yapmalı?

***

Bu sınav hangi gün?

Öğretmen cuma günü şöyle diyor: "gelecek hafta hiç ummadığınız bir gün sizi yazılı yapacağım."

Sınavın haftaya cuma günü yapılamayacağı açık, çünkü cumaya kadar sınav yapılmamışsa o gün herkes okula sınav olacağını bilerek gelecektir. Aynı nedenle perşembe de yapılamaz, çünkü cuma günü yapılacak sınav sürpriz olmayacağından perşembe'ye kadar sınav olmamışsa öğrenciler sınavın o gün yapılacağına kesin gözüyle bakacaklardır. Bu da perşembe günü yapılacak sınavın sürpriz olmaması demektir.

O halde sınav perşembe'den önce yapılmalıdır. Ancak sınav salı günü de yapılmamışsa perşembe günü de yapılamayacağından çarşamba günü yapılmalıdır. Bu da çarşamba günü yapılacak sınavı sürpriz olmaktan çıkarır.

Aynı şekilde mantık yürütürsek, salı ve dolayısıyla pazartesi günü yapılacak sınavın da sürpriz olamayacağı sonucuna varırız. Öyleyse öğretmen gelecek hafta sınav yapmayacaktır.

Fakat biraz düşünürsek, öğretmenin gelecek hafta yerine gelecek yıl demiş olması durumunda da aynı akıl yürütmeyle sürpriz bir sınavın yapılamayacağı sonucuna varırdık. Ama bu saçmalık; çünkü hepimizin bildiği gibi, her dönem 3 sınav olacağını bildiğimiz halde öğretmenin "çıkarın kağıtları, yazılısınız," demesi her zaman sürprizdir.

Bu sınavın hangi gün yapılacağı 50 yıldır bulunamamıştır.