Boş Sandalye Egzersizi

Küçük Ümran, evlerinin önündeki rengârenk çiçeklerle süslü bahçeye girdi. Yüreği sevinçten hopluyordu. İçinden ‘Annem menekşeleri sever, şimdi bir demet yapıp götürsem kim bilir ne kadar sevinir? Kızım beni hatırlamış diye yanağıma bir de teşekkür öpücüğü kondurur.’ diye düşündü.

Bu mesut hayal içinde, bir etek dolusu menekşe topladı. Onları küçük elleriyle tek tek bir araya getirip demet yaptı. Anneciğini daha çok memnun etmek için mutfağa koştu. Raftan bir bardak aldı. Çiçek demetini içine yerleştirdi. Sonra su ilave etti.

Sevinçten zıplayarak mutfaktan çıkarken, elindeki bardak kaydı, yere düşüp paramparça oldu. Çiçekler etrafa saçıldı. Annesi, yandaki odadan kırılan bardağın sesini duymuş, dışarı fırlamıştı. Küçük Ümran, korkudan ne söyleyeceğini bilemedi. Annesi yerdeki cam kırıklarını görünce, hiddetinden gözleri yuvalarından fırladı…’

Hikâyenin gerisini tahmin edebilirsiniz sanırım. Bu finalin Ümran’ın hayatını nasıl etkilediğini sorarsanız, hemen söyleyelim. Onu bir daha çiçek toplarken gören olmadı. Kendini ifade edememenin verdiği kızgınlık ve eziklik bir süre devam etti. Ancak bu durumu ne annesi ne de ailenin diğer fertleri anlayabildi.

Bu yazıyı okuyan tüm anne-babalar, Ümran’ın durumuna üzüldü değil mi? Peki bu olay ya da benzerleri sizin evinizde hiç yaşanmadı mı? Peki kendinize -bir kere bile olsa- hikayedeki anneye baktığınız gibi dışarıdan bakabildiniz mi? Ya da kendinizi Ümran’ın yerine koyduğunuz gibi, çocuğunuzun yerine koyabildiniz mi? Yani; hayatınızın herhangi bir döneminde, herhangi bir yerde ve herhangi bir kişi için empati yaptınız mı?

Başkaları için fedakarlıkta bulunmamak, başkalarını düşünmeden özgürce (!) hareket etmenin doğal ve olması gereken bir davranışmış gibi algılandığı günümüzde empati birçoğumuza uzak bir kavram.

Hayatımızın içinde empati yapmak istediğimizde, etrafımızın değerlendirmeleri ile karşılaşırız. ‘Boş ver, üzülme, o da yaptığının yanlış olduğunu anlasın, aklı başına gelsin, vs’ Ve bu sosyal etkiler karşısında, birçok kez geri adım atarız.

Bazen de başkasının yerine koyamayız kendimizi. Bireyselliğe ve kendimizi düşünmeye o kadar alışmışızdır ki.

İsterseniz bu sorunumuza bir çözüm bulalım. ‘Boş Sandalye Egzersizi’.

Bu egzersiz, hem kendimizi başkalarının yerine koymayı öğretir hem de kendimizi ifade etmekte zorlandığımız kişiler karşısında daha rahat olmamızı sağlar.

Bunun için iki sandalyeye ve sakin bir ortama ihtiyacımız var. Sandalyelerden birisi bizim oturmamız için, diğeri de empati yapmak ya da kendimizi ifade etmek istediğimiz kişi. Sandalyeye oturduktan sonra ilk yapmamız gereken şey; kızdığımız ya da kendimizi ifade etmekte zorlandığımız kişi karşımızdaymış gibi konuşmak. Daha sonra diğer sandalyeye oturup kendimizi onun yerine koymak. Bu egzersizi birkaç kez tekrarladıktan sonra, ilişki içinde bulunduğumuz kişinin nasıl bir görüş içinde olabileceğini anlamaya başlayabiliriz.

Etrafımızda izleyicilerin olmaması, bizim daha rahat ve özgür hareket etmemizi sağladı değil mi?

Ebeveynler olarak her zaman çocuklarımızın arkadaş çevresini kontrol ederiz. Arkadaş çevresinin, kişiliğin oluşumu ve gelişiminde ne kadar önemli olduğunu vurgularız. Unutmamalıyız ki, insan her yaşta hata yapar. Hele hataları, doğru şeylermiş gibi gösteriliyorsa sürekli hale getirir.

Çevremiz bizi hayra ve iyi olana yönlendiriyorsa, yanlışa düşmemizi engeller. Ancak çevremizdeki insanlar bize hayırhahlık yapmıyorsa biz onlara hayırhahlık yapalım. Etrafımızdaki insanlara karşı davranışlarımızda onları kırmamaya dikkat edelim. Bir ortama girdiğimizde insanları mutlu eden, onlarda hoş duygular uyandıran insanlar olalım. En önemlisi de bizi yanlış yönlendiren insanlara doğruyu biz anlatalım.


 

EBRU KODAK

Psikolojik Danışman, Eğitimci, Sosyolog.


Sandalyelerden birisine kendiniz, diğerine de hayalen çocuğunuzu ya da bir başkasını oturtun. Hayalen oturttuğunuz insanın yerine de siz geçin ve onlar gibi kendinize cevaplar verin.