Günümüz dünyası gittikçe bireyselleşiyor. İnsanlar artık daha fazla kendini düşünüyor.

Narsizm, yani kendini (düşüncelerini, isteklerini, duygularını) hayatın merkezine alma, hızla yaygınlaşıyor. Bencil diyebileceğimiz kişiler artık daha sık karşımıza çıkmaya başladı.

Bu durumun ortaya çıkmasının birçok nedeni var.

Bunlardan birisi ortak paylaşımın, paylaşım alanlarının azalması. Geçmişte ortak paylaşım alanları evde ve ev dışında çoktu. Bu durum bizlerin paylaşımcı kişiler olarak yetişmemizi sağladı. Günümüzde ise bireysel, bencil çocuklar yetişiyorsa bunun önemli nedenlerinden biri ortak paylaşımın ve paylaşım alanlarının azalmasıdır.

Hatırlayın, geçmişte çocuk odası diye bir kavram yoktu.

Bir oda vardı; burada genelde çekyatlar, divanlar bulunur, çocuklar geceleri burada yatardı. Ancak bu oda sadece çocuklara ait değildi. Çocuk sayısı genelde fazla olduğu için çocuklar bu odayı gece kardeşleri ile gündüz ise büyükleri ile paylaşırdı. Günümüzde her çocuğun ayrı odası var. Çocuklar artık “Burası benim odam” diyebiliyor.

Evdeki ortak paylaşım alanını azaltan diğer bir nokta ise kalorifer peteklerinin yaygınlaşması oldu. Tek soba vesilesiyle, kış akşamları evin tüm fertleri bir odada toplanırdı. Çocuk burada ders çalışır, anne burada örgüsünü örer ve baba burada televizyon seyrederdi. Oturma odasındaki sobanın çevresi bir paylaşım ortamıydı. Sobada kestaneler kızartılır, güğümdeki suyun kaynama sesleri eşliğinde sıcak sobanın etrafında sıcak muhabbetler olurdu. Ne zaman ki petekler yaygınlaştı, çocuklar odalarına, anneler mutfaklarına, babalar ise çalışma odalarına geçti.

Geçmişte akşam yemekleri ailenin bir araya geldiği, yer sofrasının kurulduğu, sofrada yemekle birlikte günlük paylaşımların yapıldığı bir yerdi.

Gün içinde etrafa dağılan aile, akşam mutlaka bir araya gelir, sofra etrafında çocuk babasıyla; baba, anne ile sohbet ederdi. Günümüzde ise artık akşam sofraları yok. Çocuklar yemeklerini okuldan gelince yiyorlar. Acıkınca, akşam yemeği için babayı beklemeyi bilmiyor günümüz çocukları. Babalar da zaten geç geliyor. Hal böyle olunca, paylaşım alanlarından biri daha ortadan kalkıyor. Kalkmasa bile masa etrafında yenen yemek, yer sofrasının tadını vermiyor. Yemeğini yiyen rahat etmediği sandalyeden kalkıp odasının yolunu tutuyor çünkü.

Hatırlayın, geçmişte yemekler hep bir tabaktan yenirdi.

Ortaya konan çorbayı herkes kaşıklardı. Herkes için bir çorba tabağı konmazdı. Pilavlar, yayvan bir kaba konur, herkes kendi önünden yerdi pilavını. “Kendi önünden yemek” diye bir kavram vardı. Bu kavram artık günümüzde yok. Çünkü herkes kendi tabağında yemek yiyor. Günümüz çocukları için sofraya ayrı tabak konuyor. Çocuk daha küçüklükten itibaren paylaşmayı değil de ayrışmayı öğreniyor. “Bu benim tabağım.” diyebiliyor.

Eskiden tek televizyon vardı.

Televizyondaki kimi programlar zararlı da olsa, o kara kutu aileyi bir araya getiriyordu. Şimdi, evdeki televizyonların ve bilgisayarların sayısı arttı. Mutfakta, çocuk odasında ve oturma odasında ayrı televizyonlar var. Böylece aileyi bir araya getiren, paylaşımı arttıran bir unsur daha kayboldu. Çocuk şimdi “Bu benim televizyonum.” diyebiliyor.

Sokaklar birlikteliğin sağlandığı, çocuklar için oyunların paylaşıldığı bir ortamdı.

Tüm mahalle çocukları, okul dönüşü sokağa iner; oyunlar, şekerler, oyuncaklar sokakta paylaşılırdı. Mahalle hanımları, sokaktaki bir bahçede bir araya gelir, günlük sohbetlerini ederdi. Günümüzde, artık oyunlar evde tek başına, bilgisayar karşısında oynanıyor. Sokağın ortadan kalkması ile bir paylaşım alanı daha elimizden çıktı.

Elimizden çıkan paylaşım alanlarını, çocukların “benim” dediği şeylerin sayısının artması çocuklarımızı daha narsist ve daha bencil yaptı. “Benim odam”, “benim televizyonum”, “bu benim bardağım”, “benim yemek tabağım”, “benim çekmecem”, “benim bilgisayarım”… gibi cümleler arttıkça paylaşımcı çocuklar da azaldı.

Peki, çözüm ne?

Sorunu tamamen çözebilir miyiz, bilmiyorum. Ama en azından birkaç noktaya dikkat ederek çocuklarımızı daha paylaşımcı yapabiliriz.

Bugünden itibaren akşam yemeklerini hep beraber, yer sofrasında yiyebiliriz, mesela. Bu yemeği sadece doymak amaçlı değil, sohbet amaçlı da kullanabiliriz. Sofra yerde daha uzun kalsın, yeter ki sohbet uzasın. Sonrasında yemek sofralarında hepimiz tek bir tabaktan yemek yiyebiliriz. Öyle herkese ayrı tabak koyma gerek yok.

Diğer bir adım olarak çocuklarımızın yattığı odalarda, anne-baba olarak kimi işlerimizi halledebiliriz. Baba orada kitap okuyabilir, örneğin. Evdeki tek televizyonu bu odaya alıp, akşam bu odada toplanabiliriz. Bu arada, evde tek televizyon bulunduracağız tabi. Hepimiz bu tek televizyonu paylaşacak ve sırayla kullanmayı öğreneceğiz.

Komşu ziyaretlerini daha sık yapabiliriz. Çocuklarımız arkadaşlarını böylece daha sık görür. Böylece çocuklarımız daha paylaşımcı çocuklar olarak yetişir. Biz de akşamları televizyonla değil de bir arkadaşımızla buluşmuş oluruz.

Özetle, modern toplumun bize dayattığı kimi alışkanlıkların, anne-baba ve eğitimciler olarak farkında olmamız gerekiyor. Farkında olalım ki, onun yıkıcılığına karşı durabilelim.