Çocuk Eğitimi Yazı Dizisi Bölüm 2

 

Etrafınıza baktığınızda bahsettiğimiz pısırık çocuklardan oldukça fazla görebilirsiniz. Hatta pısırık dediğimiz ve büyüdüğünde pısırıklığından yakındığımız çocuklara sahip birçok anne baba eksikliği ve belkide hatayı çevre koşullarına bağlamakta ve hatta öğretmenleri dahi suçlayabilmektedirler. Tabii ki çevrenin etkisi göz ardı edilemez fakat unutulmaması gereken nokta her şeyinbaşlangıç noktasının yuva, aile olduğudur. Birkaç örnekle durumu netleştirelim ve daha geniş bir alandan problemli noktaya tabir-i caizse zoom (yakınlaşalım) yapalım.

 

* Çocuğunuzun kendi yapabileceği bütün işleri onun yerine siz yapın. Yemeğini sakın kendi yemesin, yorulmasın, siz yedirin.

 

* Kıyafetlerini, ayakkabılarını siz giydirin çünkü kendi başına giyerse sizin istediğiniz gibi düzgün ve çabuk giyemez.

 

* Yalnız başına bir iş yapmasına kesinlikle izin vermeyin, kırıp döker işler size kalır.

 

* Bir iş yapmaya kalkışırsa hemen yanına yaklaşın ve siz olmadan bir iş beceremeyeceğini hissettirin. (Garantiye almak isterseniz direk siz olmadan bir şey beceremeyeceğini söyleyin.)

 

Yine kısa bir yaşanmış olay ile problemi açmaya ve anlaşılır hale getirmeye devam edelim.

 

Yalnız başına bir iş yapmasına kesinlikle izin vermeyin, kırıp döker işler size kalır.

 

Gül 4 yaşında yaşına göre aktif ve zeki bir çocuktur. Ailesi üstüne titrer, sürekli etraflarına komşularına Gül’ün zeki olmasından bahsederlerdi. Annesi özellikle kızına toz kondurmazdı fakat kendine ve eve ya da çevreye zarar vermesinden çok çekiniyordu. Mutlu sayılacak bir aileye sahip olan Gül aynı zamanda oyuncaklarına da aşırı derecede düşkündü. Bir gün annesi evinde misafirlerini kabul etmişti. Ve tabii ki misafirler evdeyken Gül 2. planda kalmıştı. Onun için çok da önemli değildi bu durum çünkü kendini oyuncaklarına kaptırmıştı. Fakat yinede içerden uzak kalamıyordu. Oyuncak sepetini alıp salona herkesin yanına gitti ve oyuncaklarını yere boşaltıp oynamaya başladı. Oyuncaklarıyla ilgilenirken bebeklerinin 2 gün önce oyun oynarken yediği çikolatadan kirlendiğini fark etti. Kimsenin ve annesinin de dikkatini çekmeyecek şekilde bebeklerinin elbisesini çıkardı ve onları yıkamak için banyoya yöneldi. Kimsenin ilgisini çekmiyordu. Tabureyi lavaboya yaklaştırdı eline sabunu aldı ve bebek elbiselerini yıkamaya başladı. Bol bol köpük yapıp tekrar tekrar yıkadı, iyice temizlenmelerini istiyordu. Nihayet elbiseler temizlenmişti. Tabureden indi banyonun kapısını kapattı ve odasına elbiseleri kurutmak için geçti. Ranzasına düzgünce kurumaları için elbiseleri astı. Çok mutluydu çünkü annesine gerek olmadan o işi kendi halletmişti. Bir süre sonra kapı sesi duyuldu. Misafirler gitmişti. Annesi her işini bitirdikten sonra lavaboya gitmek için banyoya yöneldi. Çığlık diyebileceğimiz bir bağırtı koptu. Annesi: Gül buranın hali ne böyle!!! Ben sana bensiz bir iş yapmayacaksın demedim mi? diye kızmaya başladı. Lavabonun kenarından süzülen sular yeri biraz ıslatmıştı ve Gül’ün minik elleriyle yaptığı köpüklerde lavaboda eriyordu. Hızını alamayan anne bir de tokat attı kızına. Tokat Gül’ün annesine olan öfkesini biraz daha arttırdı. Gül bir süre sonra bu “iş yapma” isteğinden vazgeçti. Annesi ve babasının biricik zeki kızları 17 yaşına gelmesine rağmen yatağını dahi toplamıyor, bu işle annesi ilgilenmek zorunda kalıyordu.

 

Bu yazının amacı hiç kimseyi suçlamak ve bir suçlu göstermek değildir. Sadece ve sadece farkındalık oluşturup anne babaların çocuklarını eğitirken bir süreliğine düşünmelerini ve çocuklarına bir başka gözle bakmalarını sağlamaktır. Yararlı olması dileğiyle… 

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Ahmet Fatih ERKAN/Psikolojik Danışman
Kaynak: