Yaprak ile Gül konuşuyorlardı. Gül, ablası kabul ettiği Yaprak'a şöyle dedi:

-Ben gerçekten değişmek istiyorum. Ama nasıl yapacağımı bilemiyorum.

Hiç hayalini kurduğun bir elbise oldu mu?

-Elbette oldu, her genç kadın güzel bir elbise hayal eder.

Nasıl bir şey hayal etmiştin? Ayrıntıları nasıl?

-Pembe, uzun bir elbise hayal etmiştim. Üstünde küçük küçük sarı ve beyaz çiçek desenleri olan. Bir bahar günü ailemle kıra gitmek, çimenlerde o elbiseyle koşmak istemiştim.

Peki sonra ne oldu? O elbiseye ulaşabildin mi? Yani diktirdin mi? Aldın mı?

-Açıkçası önce bir hayal olarak kaldı. Yani onu yaptırmak ya da satın almak için özel bir çaba içine girmedim.

Gerçekten o elbiseyi istemiyor muydun?

-İstiyordum, ama sanırım o kadar güçlü bir istek değildi. Ama sonra bir film seyrettim. Bir kız benim hayal ettiğime benzer bir elbise ile nişanlısı ile kırda yürüyüş yapıyordu. O zaman böyle bir elbise istediğime karar verdim.

Sonra onu yaptırmaya mı gittin?

-Hayır önce mağaza mağaza aradım. Diktirmenin pahalı olabileceğini düşünüyordum. Çarşıdaki tüm mağazaları gezdim; ama hayalimdekine benzer bir elbise bulamadım. Anneme, ?Bana böyle bir şey diker misin?? dediğimde, ?Kumaşı getir dikerim.? dedi. Ama bende kumaşı arayacak enerji de kalmamıştı. Yaza girerken bir mağazada elbiseyi buldum. Ama o da çok dardı. Bir beden küçülecek kadar kilo vermem gerekiyordu. Sonbahara girerken aradığım elbiseyi tam istediğim desende ve bedende buldum. Ne var ki, tam ben alacakken mağazadaki bir başka müşteri benimle aynı anda elbiseye talip oldu. Sezon sonu olduğu için oldukça ucuz olan elbiseyi o da almak istiyordu. Mağazadaki satıcı, diğer bayanın benden önce geldiğini ve alma hakkının onun olduğunu söyledi. Ben de diğer müşteriye, tüm bahar ve yaz bu elbiseyi aradığımı ve onu almak istediğimi aktardım. Kadın da bana, beş senedir böyle bir elbise aradığını söyledi. Ama bir teklifte de bulundu. İstersem elbisenin tutarının beş katını ödeyerek elbiseyi ondan alabilirmişim.

Sonra ne oldu?

-Kadının teklifini kabul ettim. Ama bende o kadar para yoktu. Bir miktarını kaparo olarak verdim. Çalıştığım atölyeden haftalığımı alınca elbiseyi alabildim kadından.

Peki giyebildin mi elbiseyi?

-Elbiseyi uzunca bir süre giyemedim. Çünkü hiç kıra gitmedik. Ama sonunda oldu. Nişanlandım ve tam hayalimdeki gibi bir günde kıra ailecek pikniğe gittik.

Değişmek istiyorum, diyordun. İşte değişmek için de gerçekten ne istediğine karar vermek gerekiyor. Yani kafandaki elbisenin hayalini kurar gibi ayrıntılarıyla ne istediğini bulman gerekiyor. Elbiseyi istemişsin ama talep etmemişsin. Birçok insan değişmeyi sadece aklından geçiriyor; ama gerçekten talep etmiyor. Ne zaman ki, o filmi izlemişsin, elbiseyi artık talep etmeye başlamışın. Gerçekten değişmeyi talep edenler, güçlü bir şekilde bunu isteyenler değişebilirler. Senin mağaza mağaza araman gibi, değişebilmek için de sürekliliği olan bir çaba gerekiyor. Sen evde oturarak o elbiseyi bulamazdın. Hiçbir şey yapmadan insan değişemez. Üstelik elbiseyi bulman da yetmiyor. İlk bulduğun elbise sana uymamış. Değişim için seçtiğin resim senin ruh haline, kültürüne uygun olmalı. Yani köyde yetişmiş birisinden de aristokrat; aristokrattan da köylü olmaz; ama ikisinden de şehirli olur. Elbiseyi bulmak da yetmiyor. Ona sahip olabilmek için son bir bedel daha ödemek gerekiyor. Parasını ödemek gerekiyor. Sonra sahip olduğun elbiseyi hemen de giyememişsin. İnsan bazen kişisel değişimiyle ilgili becerileri edinir; ama ancak kuluçka süresi bitince kullanabilir. Tıpkı senin ailenle kıra gideceğin günün gelmesini beklemen gibi?