Kaldırımın kenarında bir serçe gördü. Uçmaya çalışıyor; bir iki kanat çırpışından sonra tekrar yere düşüyordu. Bir problemi vardı küçücük hayvanın. "Ay, yazık." dedi içinden. Geçip gidecekti ki, birkaç adım da ilerlemişti. Fakat birden kendini sorumlu hissetti ve serçeyi yerden almaya çalıştı. Serçe ürkerek kaçmaya çalıştıysa da Seda'nın avucu, onu annesi gibi sarmıştı bile.

Seda bir veteriner aramaya başladı. Yol üstünde evcil hayvan satan bir mağaza vardı; bilgi alma umuduyla içeri girdi. "En yakın veteriner nerede?" diye sorunca, içerideki genç bey, "Buyurun ben veterinerim. Yardım edeyim." Seda, serçenin kendisi gibi küçük öyküsünü anlattı. Veteriner, küçük kuşu aldı ve inceledikten sonra "Pek bir şeyi yok. Bir haftaya toparlar. Ancak sokakta kalması tehlikeli olabilir. Bu haliyle akşama kadar bir kedinin yemi olur." dedi. Seda veterinerden nasıl besleneceği konusunda birkaç öneri aldıktan sonra, tekrar uçar hale gelinceye kadar ona bakmaya karar verdi. Veteriner de, Seda'ya serçenin yiyebileceği yemlerden bir kesekağıdı kadar verdi.

Birkaç gün evde baktıktan sonra küçük serçe kendini toparladı; kesintisiz dört beş metre uçabilmeye başladı. Bu uçma pratikleri sırasında pencereden çıktı; ama dördüncü kattan yere kadar inebilecek gücü yoktu ve Sedaların alt komşusu Hasbiye Hanım'ın evine girdi. Sedaların alt komşusu, apartmandaki herkesin geçinemediği aksi bir kadındı. Herkes onunla karşılaşmaktan ve konuşmaktan kaçınıyordu. Seda çaresiz, serçesinin akıbetini öğrenebilmek için aksi ihtiyarın kapısını çaldı. Kadının bağıracağından korkarken yaşlı kadın sıcacık bir ses tonu ile "Merhaba." diyerek kapıyı açtı. Seda, Hasbiye Hanım'a "Serçem." diyecekti ki, serçesinin bu aksi kadının elinde olduğunu fark etti. Kadın Seda'yı evine davet etti. Seda şaşırarak ve biraz da çekinerek kadının evine girdi. Yaşlı kadın serçeyi nasıl bulduğunu sorunca öyküsünü anlattı. Küçük serçe evin içinde uçup dururken Seda da çekine çekine apartmandaki herkesin yaşlı kadından çekindiğini söyleyiverdi. Kadıncağız da, "Ben yaşlı biriyim; yaşlanınca insan yalnızlaşıyor. Tahammülü de azalıyor. Gürültü olunca ya da etraf kirlenince elbette komşularıma aksileşiyorum. Ama beni ziyaret etseler, halimi hatırımı sorsalardı, herhalde onlara karşı hoşgörüm gelişirdi." Bu tatlı sohbetten sonra Seda, özünde hoş bir insan olan bu kadını daha sık ziyaret etmeye, hatta diğer komşularla ziyarete gitmeye karar verdi.

Üst kata doğru çıkarken, binaya yeni taşınan yaşlıca bir bey onu gördü. "Kızım bu tatlı serçeye ne oldu böyle?" dedi ve ayaküstü bir sohbet başladı. Adamın da bir muhabbet kuşu vardı ve emekli İngilizce öğretmeniydi. Adam Seda'yı karısıyla tanışmaya davet etti. Bu arada okuldan da konuştuklarında Seda'nın İngilizceden kalmak üzere olduğunu öğrenince ücretsiz olarak derslerinde yardımcı olmayı teklif etti. Seda elinde serçe ile evine döndüğünde akşam olmuştu. Yaramaz kuş; uçma denemeleri yaparken üçüncü kattaki daireye girmişti. Üçüncü kattaki karı-koca Serpil ile Emre ise ciddi bir tartışmaya girmişti. Bağıra çağıra birbirlerine konuşuyorlar, birbirlerini dinlemiyorlardı. Neredeyse tabaklar, terlikler uçuşmaya başlayacaktı ki, içeri küçük serçe girdi. Karı-koca birden durdu ve kuşun peşine düştü. Yaramaz kuş, bir koltuktan diğerine sıçrıyordu. Bu sırada kapı çaldı ve Seda, "Sanırım serçem sizin evinize kaçtı." dedi. İçeri davet ettiler ve Seda tüm hikayeyi anlatmaya başladı. Özellikle de Hasbiye Hanım'la ilgili olan kısmını. Seda dedi ki: "Sanırım birbirimizi dinlemeyi, birbirimize sevgi göstermeyi unuttuk." Serpil ve Emre, birbirlerine bakıp omuzlarını silkti.

Ertesi akşam Seda bir organizasyon yaptı. Tüm komşular kurabiye ve tatlılarla Hasbiye Hanım'ı ziyaret etti. Öylesine sıcacık bir ortam oldu ki... Onlar sohbet ederken küçük serçe bir koltuktan diğerine zıplayıp duruyordu. Sonunda pencereden dönmemek üzere uçup gitti. Seda'nın, Allah'ın küçük bir yaratığına yardımı tüm apartmana yardım etmişti.