Bir iftardayız. İftarı güzel hava nedeniyle dış mekânda yapıyoruz. Çocuklar ise bahçede oyun oynuyorlar. Yemeklerimizi yiyip koyu bir muhabbete koyuluyoruz. Bu sırada bahçeden bir ağlama sesi geliyor. Bir köşede 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu usulca ama içli bir şekilde ağlıyor. Muhabbeti bırakıp kız çocuğunun yanına gidiyorum. Tanıdığım bir kız çocuğu. Eğilerek onun göz hizasına geliyorum. Saçlarını okşadıktan sonra neden üzülüp ağladığını soruyorum. Verdiği cevap çok ilginç: “Annem her şeyimi başkalarına anlatıyor.”

Çocuğu teselli etmeye çalışıyorum ama bu meseleye o kadar çok içerlemiş ki bir türlü susmuyor. Annesi çeşitli zamanlarda birkaç defa yanına çağırsa da oralı olmuyor. Diğer çocukların arasına da katılmıyor. Sessizce babasının yanında sohbet bitene kadar oturuyor.

* * *

Sır saklamak güzel bir haslet. Sır saklayanları hepimiz takdir ediyoruz. Arkadaşlarımızın bizimle paylaştığı özel durumları bir başkasına anlatmıyoruz. Hele anlatacağımız şeyler arkadaşımızın utanmasına vesile olacaksa daha fazla dikkat ediyoruz.

Arkadaşlarımız söz konusu olduğunda oldukça hassas davranan bizler, çocuklarımıza sıra geldiğinde pek hassas davranmıyoruz. Komşularımızla birlikteyken üstelik çocuklarımız da yanımızdayken onların özel bilgilerini paylaşabiliyoruz.

“Biliyor musun, geçen gün bizim oğlan gece altına kaçırdı.”

“Dün akşam ailecek gezmeye gittik. Kaan gittiğimize bin pişman etti. Burnumuzdan getirdi.”

“Teyzesi bizim kız çok utangaç. Hatta senin yanına gelirken bile çok utandı.”

“Yukarıda Allah var, bizim çocuklar bir kere olsun odasını toplamazlar.”

“Bizim çocuk okuldan gelir, çantayı atar. Ödev felan yapmaz”

“Murat çok pasaklı. Gün boyu onun kirini temizlemekten bir hal oluyorum.”

“Geçen hafta bizim çocuk ne yapsa beğenirsin. Sen mutfağa git. Su şişesini al, yere düşürüp kır. Ben yerdeki cam parçalarını görünce çileden çıktım tabi.”

Listeyi daha da uzatabiliriz. Şu bir gerçek ki, anne-baba olarak çocuklarımızın hayatına dair her şeyi başkalarına anlatma yetkisini kendimizde görüyoruz. Halbuki bunu yaparken çocuklarımızın ruhlarını yaralayabiliyoruz.

***

Bize lazım olan empati. Bu kelime artık çok kullanılıyor biliyorum. Gelin görün ki, empatiyi uygulayabilmek o kadar da kolay bir iş değil. Çocuklarımızın hayatına dair bilgileri paylaşırken birazcık empati kurarak hangi bilgileri paylaşabileceğimizi saptayabiliriz aslında. Tek yapmamız gereken kendimizi onların yerine koymak.

Örneğin utangaç olsaydık ve yanımızda bir arkadaşımızla bir misafirliğe gitseydik, arkadaşımız bizim utangaç olduğumuzu misafirlikte alenen söylemesi hoşumuza gider miydi? Arkadaşımız “Yanımdaki benim arkadaşım. Kendisi oldukça utangaçtır. Buraya gelirken bile çok utandı.” deseydi ne hissederdik?

Ya da eşimiz bir akraba ziyaretinde, “Bizim bey/hanım da çok dağınık. Gün boyu onun dağınıklığını topluyorum.” demiş olsa o anda eşimiz karşı duygularımız nasıl olurdu?

Hiç birimiz hatalarımızın, dikkatsizliklerimizin ve olumsuz özelliklerimizin bir başkasına aktarılmasını istemeyiz. Onların sır olarak kalmasını arzu ederiz. Gizli tutulsun isteriz. Öyleyse bu konuda anne-baba olarak bize de dikkatli olmak düşüyor. Çocuklarımızın olumsuz davranışlarını ve özelliklerini en samimi komşumuzla paylaşırken bile yeniden düşünmemiz gerekiyor.