2000 ÖSS Sayısal birincisi Cengiz Pehlevan, Boğaziçi Üniversitesi'nde değil ama dışarıda enteresan tepkiler almış: 'Uzaylı gibi davranan da oldu, atölyeye gel de akıl ver diyen de. Ama en ilginci Reha Muhtar'ınkiydi!'

2000 yılının ÖSS Sayısal birincisi Cengiz Pehlevan, şimdinin teorik parçacık bilimi doktora öğrencisi, geleceğin bilim insanı. Kastamonu'da Namık Kemal İlkokulu'nda ve yatılı olarak İstanbul Koç Özel Lisesi'nde okuyan Pehlevan ÖSS derecesinden sonra önce Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'ne girmiş. Şu anda ise Amerika Birleşik Devletleri'nde Brown Üniversitesi'nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora yapıyor.

Boğaziçi Üniversitesi ve seçtiğiniz bölümden memnun kaldınız mı?

Boğaziçi'ni çok sevdim ama Endüstri Mühendisliği istediğim şey değilmiş, okula girdikten sonra anladım. Özel sektörde yöneticilikle başlayıp, kendi işimin sahibi olmakla biten bir kariyer planım vardı. Üniversiteye girince geleceğim üzerine ciddi olarak düşünmeye başladım. Yaşam boyu öğrencilik çok çekici göründü. Yine de kendimden emin değildim, temel bilimlere daha yakın olan Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'ne transfer oldum. Ardından Fizik Bölümü'yle çift ana dal programına başladım ve fiziğin yapmak istediğim şey olduğunu anladım. Üniversiteden iki bölümü bir arada bitirerek mezun oldum. Yanlış da başlasam doğru ve mutlu bitirdim okulumu. Türkiye'de bu fırsata sahip çok az insan var.

Okuldaki sosyal ortam nasıldı?

Beni en çok etkileyen, Boğaziçi'ndeki çeşitlilikti. Daha önce hiç duymadığım, üzerine kafa yormadığım görüşler burada birileri tarafından savunuluyor, taraftar buluyordu. Kendimi çok cahil hissettim ve altyapı oluşturmaya çalıştım. Okuldaki ilk yıl, hayatımda en çok kitap okuduğum dönemdi herhalde.

Türkiye birincisi olarak üniversitede nasıl tepkiler aldınız?

İlginç bir tepki aldığımı hatırlamıyorum. Sonuçta Boğaziçi'nde derece yapmış birçok öğrenci var. Üniversite dışında ilginç tepkiler oluyor tabii. Uzaylı görmüş gibi davranan da oldu, 'Senin kafan çalışır, bir ara bizim atölyeye uğra, bize akıl ver' diyen de. Herhalde en ilginç tepkiyi Reha Muhtar'dan 'Sen inek misin?' diye bir soruya maruz kalarak aldım. ÖSS konusunda tavsiye isteyenler çok oluyordu, hâlâ da oluyor.

Dershane etkili oldu mu sizde?

Çok fazla. Beni çok şımarttılar, özel ders verdiler, özel testler hazırladılar. Sadece kendi çabalarım ve okul birikimimle de iyi bir yerlerde olurdum sanırım, ama bu kadar üst noktaya ulaşamazdım. ÖSS'ye hazırlık bir uzmanlık alanı Türkiye'de ve bu uzmanlığa sahip kurumlar da okullar değil, dershaneler. Dershanelerin eğitimde paralı insanlar lehine fırsat eşitsizliği yarattığı söyleniyor ki bence de doğru ama dershaneler lehine de bir sürü argüman var.

Türkiye'deki eğitim sistemini Amerika'yla karşılaştırdınız mı hiç?

Aslında bin türlü aksaklığa, haksızlığa rağmen eğitim sistemimizin Amerika dahil birçok ülkeye göre daha adil olduğunu düşünüyorum. Hepimizin çevresinde dar gelirli bir aileden gelen, kendi çabalarıyla, burslarla okumuş, iyi bir meslek sahibi olup önemli yerlere gelmiş insanlar vardır. Eğitimle sınıf atlamak, bizim ülkemizde en azından Amerika'ya göre daha kolay gibi.

Okulda kendinizi yetersiz hissettiğiniz dönemler oldu mu?

Üniversitede de başarılı bir öğrenciydim. İki bölümü de dereceyle bitirdim. Başarısız olduğumu düşündüğüm dönemler de çok oldu tabii. Derslerde, özel hayatımda birçok hata yaptım. ÖSS derecesinin bana en büyük etkisi sarsılmaz bir özgüven kazanmam oldu herhalde. Bu, bir süre sonra makul seviyeye indi. Hep şöyle düşündüm: 'Hazırlanmadığım, tecrübesiz olduğum, iyi düşünmediğim için hata yaptım. Ders alırsam bir daha sorun yaşamam.'

Çevrenizde sınavda derece yapmış başka öğrenciler var mıydı?

Boğaziçi'nin Elektronik Mühendisliği de, Endüstri Mühendisliği de ÖSS'de ilk 300'den öğrenci alan bölümler.
Orada şunu gördüm, ÖSS'de birinci ile bininci arasında fark yok. O kadar çok aday var ki sıralamayı belirleyen dikkatsizlik, sınav stresi gibi yan faktörler oluyor. Mesela ben sınavda bir hatamı son dakikada düzelttim. Soru 'Hangisi değildir?' diyormuş, ama 'değildir?' kısmı bir alt satırdaymış. Ben soruyu olumlu algılayıp cevap verdim. Sınavı erken bitirdiğim için bazı cevaplarımı kontrol etme zamanım oldu. Yine görmedim. Kitapçığı verirken rastgele bir sayfa açtım, gözüm o soruya takıldı da gördüm. Hemen değiştirdim. Görmesem kim bilir kaç sıra düşüp hangi bölüme girecektim! Böyle şeylerle bu insan daha akıllı, daha çalışkan gibi sonuçlar çıkarılamaz. Boğaziçi'nde kafası bambaşka çalışan ama hayranlık uyandıracak kadar zeki bir sürü arkadaşım oldu. Üzücü olan şu ki, bahsettiğim bu yetenekli ve akıllı insanlar hep yurtdışında şimdi. Ben de dahilim buna. Herkes Türkiye'ye dönmek umuduyla ayrılıyor, ama hayat şartları ve maddi problemler yüzünden bu gerçekleşmiyor. Beyin göçü inanılmaz boyutlarda.

ÖSS'de derece yapmak, üniversite ve sonrasında üstün başarılar göstermek anlamına gelir mi?

Geleceği belirlemede önemli ama hayatın çok erken bir evresi. Daha yapılacak başka bir sürü seçim var, girilecek yarışmalar var. ÖSS derecesi belli kapıları açıyor ama fırsatları değerlendirmek yine insana bağlı. Hatta hayatta bu kadar erken yaşta böyle büyük başarı elde etmenin zararlı olduğunu düşünüyorum. Erken başarı rehavet ve aşırı özgüvene yol açabilir. Bu tuzağa düştüğüne inandığım arkadaşlarım da var. Ben kendimi erken kurtardığıma inanıyorum. Ama ortalama düşünürsek ÖSS'de iyi derece alan mesleğinde de iyi yerlerde oluyor diyebiliriz.

ÖSS birincilerini öne çıkarmak öğrenciyi üniversite yaşamında bir stres faktörü olarak etkiliyor mu?

Ben baskı yaşamadım, biraz soğukkanlı ve rahatımdır. Çok başarılı bir öğrenci olarak gelip üniversitede kötü not alınca özgüven kaybedip sıkıntı yaşayan arkadaşlarım oldu. Olayın medya boyutuna gelince, doğru ya da yanlış diyemem. 1.5 milyon kişinin yarıştığı bir sınavda şansla, tesadüfle filan da olsa birinci olmak, haber değeri olan bir şeydir herhalde. Öğrencilere de 'Seni haber yapmayalım, sonra stres yaparsın' deseniz, kabul eden çıkmaz sanıyorum. Yalnız diğer derece yapanlara biraz haksızlık oluyor tabii.

Bu sene derece yapan öğrencilere ne önerirsiniz?

Yaşadıklarımın bir kısmını anlattım, bunları okuyup alınacak ders varsa alabilirler. Tavsiyelere pek inanmıyorum aslında. En azından kendimden biliyorum ki insan başkalarının hatalarından öğrenmiyor. Korkmamak, gençken bol bol hata yapıp ders almak lazım.